21 Şubat 2010 Pazar

Travel diary vol.1 / Gezi günlüğü bölüm 1... Gide gide yollar mı aşınır?

English is at the below...
Geçmişe doğru hatırlamak biraz zor olsa da Güney Amerika gezisinde yaşadıklarımı gün gün sizinle paylaşmaya çalışacağım. Tabi ki fotoğraflarla...


18-19 Ocak 2010

18 Ocak Pazartesi günü hastanede TSE denetiminin ilk günüydü, bir yandan 1-2 aydır süregelen denetim stresi bitecek diye sevinirken bir yandan da “tam da bugünü mü buldular denetime gelecek” diye kızıyordum kendi kendime. Neyseki denetimin ilk gününü kazasız belasız atlattık ve yol arkadaşım Temel’in evine gittik.

Temel at Iguaçu falls
Temel iş arkadaşım, bizim hastanede ortopedi uzman doktoru olarak görev yapıyor ayrıca fotoğraf sergileri ve kitaplarından kalan zamanlarda bir fakültede anatomik fotoğrafçılık dersleri veriyor.

Ebru enjoying morning sun at Copacabana



Ebru, diş doktoru ve Temelin kız arkadaşı. Kendisini bu fotoğrafta Copacabana güneşinden yararlanırken görüyorsunuz :)

Ayten, 20 gün boyunca aynı zamanda oda arkadaşımdı. 60lı yaşların başında, Hititolojide doçentlik yapmış, arkeolog, dağcı, paraşütçü, dalgıç, dünya üstünde gezmediği ülke sayısı iki elin parmaklarından az olan ve daha bilmediğim bir sürü özelliği olan harika bir Türk kadını.

Türk kadını kısmını ısrarla vurguluyorum çünkü TED kolejinde okurken okul harçlığı ile alarak içine güncel olayları yazdığı, üzerine resimler yaptığı testileri bahçeye gömmeden önce “Yazan: Türk kızı Ayten” diye imzalarmış. Bu müthiş kadın şu anda Amasya’nın en büyük çiftliklerinden birinin sahibi ve tohumculuk yapıyor, bir dönem Amasyaspor başkanlığı bile yapmış ! Bütün bu özelliklerinin ötesinde çok zeki, hoş sohbet ve uyumlu bir yol ve oda arkadaşıydı. Bana verdiği hediyeyi ise hiç bir zaman unutmayacağım kesin.
Madrid Airport

Uçuşumuz sabah 6.55’te Atatürk havaalanından olduğu için gece 3’te Temel ve Ebru ile taksi tutup havaalanına gittik ve Ayten’le buluştuk. Rötarsız kalkan uçağımız 4 saatlik sorunsuz bir uçuştan sonra Iberia havayollarının aktarma noktası olan Madrid’e indi.

2 saatlik bir bekleyiş sonrası bizi asıl yoracak olan Buones Aires uçağına bindik. 15 saatlik uçuş, 3 öğün uçak yemeği, çıkarılmış ayakkabılar, uyku uyanıklık arası gidip gelmeler, kötü filmler ve eşek şakası görüntüleri ile çabucak geçti ve 19 Ocak Salı akşam 21.30’da BA’in ışıklarını gördük. Avrupanın 7 tepeli başkentlerinin aksine BA dümdüz bir ovada uzanan oldukça büyük bir şehir gibi görünüyordu ama biz şehrin keşfini sonraki gelişimize erteleyerek oldukça uzun süren pasaport kontrolünden geçip bizi son durağımız olan El Calafate’ye götürecek LAN havayollarının kalktığı Aeroparque havaalanına doğru yola çıktık.

...........

18-19 January 2010

It’s hard to remember the past time but I’ll try to share my experiences and days I lived in my South America trip. With my photos of course...

18th January was the first day of my hospital’s ISO (Quality management System) auditing. I was happy that my busy days were ending at last but I was anxious at the same time, like “Pufff they found the best day to audit us ” Hopefully the day passed without any problem and I went to Temel’s house who also is one of my travel buddies. He is an orthopedic surgeon at my hospital and teaching anatomic photography at a fine art academy !

The other members of the group are;

Ebru, she is a dentist and Temel’s girlfriend.
Ayten is doing stretching at Estancia Harberton and yes she is 60 !!!

Ayten, she was my roommate during our travel. She is at her early 60s, hittitology professor, archaeologist, diver, climber, parachute jumper, a real traveler ( there are less than 10 countries she haven’t traveled!) and a Turkis woman who has much more traits I didn’t count here.
I am emphasizing strongly this “Turkish woman” part because she told that when she was at primary school she has been buying clay jugs and putting inside them letters which she has written the daily news and sealing them with “ Turkish girl Ayten”. This amazing woman is in farming business now. She has one of the biggest farm in Amasya and selling seeds to all over the world. She has even become a president of a soccer club (first woman in Turkey) ! Besides those traits she was the best roommate with her passion, warmth and gracious. I cannot forget the gift she gave me in this trip too...

Our Iberia flight to Madrid was at 6.55 in the morning so we went to Ataturk airport at 3 with Ebru and Temel and met with Ayten there.
early morning colors from the plane
After 4 hours flight we arrived to Madrid and waited 2 hours for the connection flight to Buones Aires. After 3 times meal, without shoes, bad movies, horrible gigs, sleeps and wake-ups and 15 hours flight we saw the city lights of BA.

Contrary of the european 7 hills capitals BA seemed very flat to me but we delayed to explore to the city and transferred to the Aeroparque airport where we’ll wait till next morning for our next flight to El Calafate.

Hiç yorum yok: